Güncel Olaylar Doğrultusunda Kürt Mücadelesinin Haklı Gerekçeleri
Geçmişten Bugüne Kürt Mücadelesinin Haklı Gerekçeleri Üzerine Bir Değerlendirme
Türkiye’de Kürt halkı, tarihsel bir baskı, asimilasyon ve sistematik ayrımcılıkla yüz yüze gelmiş; siyasi, sosyal ve kültürel haklar için uzun bir mücadeleye girmiştir. Bu mücadelenin kökleri, ulus-devlet yapısının çeşitliliği kabul etmeyen, otoriter yaklaşımında yatmaktadır. Kürt kimliği, kültürü ve dili, kuruluşundan bu yana Türkiye’deki iktidarların çeşitli dönemlerinde yok sayılmış, baskılanmış ve kriminalize edilmiştir. Bugün de farklı formlarda devam eden bu baskılar, halkın iradesine yönelik müdahalelerle ve ceza adalet sisteminin araçsallaştırılmasıyla sürmektedir.
1. Kayyum Atamaları: Halkın İradesinin Yok Sayılması
Esenyurt, Mardin, Batman ve Halfeti gibi Kürt nüfusunun yoğun olduğu yerlerde seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanması, Kürt halkının demokratik seçimler yoluyla ifade ettiği iradenin hiçe sayıldığını gözler önüne seriyor. Bu tür atamalar, bir yandan Kürt kimliğinin kamusal alanda temsiline engel olurken, diğer yandan halkın kendini yönetme hakkına yapılan ağır bir saldırıyı simgeliyor. Kayyum uygulamaları, halkın iradesini baskılamakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal ve kültürel projeleri de yok ederek Kürt kimliğini ve dayanışmasını hedef alıyor. Geçmişten bugüne, bu tür müdahaleler Kürt halkının taleplerini bastırmak amacıyla araçsallaştırılmakta, bu durum haklı olarak Kürtlerin mücadelesini güçlendiren bir dinamik yaratmaktadır.
2. Ali Çeven’in Tutuklanması: Kürt Kimliğinin Suç Sayılması
Ali Çeven’in sadece “Kürdüm” dediği için terör propagandası ile suçlanması, Kürt kimliğinin bir tehdit unsuru olarak görüldüğü anlayışın halen varlığını sürdürdüğünün açık bir göstergesidir. Kürt kimliğini dillendirmenin kriminalize edilmesi, toplumsal yapıyı parçalamakta, kimlik ve ifade özgürlüğü açısından büyük bir engel teşkil etmektedir. Devletin bu tür cezai politikaları, Kürt halkını “terörist” veya “tehdit” olarak kodlamaya yönelik geçmişteki uygulamalarının günümüzde de devam ettiğini, Kürtlerin kendi kimliklerine sahip çıkma mücadelesinin neden halen gerekli ve haklı olduğunu kanıtlar niteliktedir.
3. Rojava’ya Yapılan Saldırılar: Sivil Kürt Halkına Yönelik Şiddet
Türkiye’nin Rojava’ya yönelik askeri operasyonlarında sivil halkın ve özellikle çocukların yaşamını yitirmesi, Kürtlerin bölgede “güvenlik” bahanesiyle hedef alındığını gösteriyor. Türkiye’nin Kürt kimliğini hedef alan bu saldırıları, Kürt halkının yaşama hakkına, güvenlik ve özgürlük taleplerine yöneliktir. Özellikle sivil Kürt çocuklarının hayatını kaybetmesi, bu savaşın masum insanlara da doğrudan zarar verdiğinin en açık kanıtıdır. Bu, Kürtlerin özgürce, barış içinde yaşama taleplerine karşı geliştirilen saldırgan politikaların devam ettiğini gösterirken, Kürt halkının haklı bir mücadelesinin varlığını da perçinlemektedir.
4. Hakim Lokman’ın Öldürülmesi: Kürtçe’ye Yönelik Düşmanlık
Kürtçe konuştuğu için İstanbul’da öldürülen Hakim Lokman olayı, Kürt diline ve kültürüne yönelik derinlemesine kök salmış bir nefretin tezahürüdür. Bu cinayet, Kürt kimliğinin en temel ifadesi olan Kürtçe dilinin dahi “tehlike” olarak algılanabildiğini ve bu algının Kürtler için yaşam hakkı ihlaline kadar varabildiğini gösteriyor. Kürtçe konuşmanın dahi tehlikeli görülüp öldürücü bir nefret suçu olarak yansıtılması, Kürt halkının kendi kültürünü özgürce ifade etme hakkına karşı köklü bir tahammülsüzlüğün sürdüğünü ortaya koymaktadır.
5. Spor Alanında Kürtlere Yönelik Provokasyonlar: JİTEM ve Milliyetçi Tahrik
Amedspor’un deplasman maçlarında tribünlere JİTEM elemanı olan “Yeşil” kod adlı kişilerin pankartlarının asılması, sporun dahi Kürtlere yönelik bir propaganda ve provokasyon aracı haline getirilmiş olmasının çarpıcı bir örneğidir. Kürtleri hedef alan sembollerin spor alanında gösterilmesi, bu alanların halk arasında daha fazla düşmanlık ve ayrımcılığın yaygınlaştırılması için kullanıldığını ortaya koyuyor. Kürtlere karşı tarihi boyunca şiddet politikaları uygulayan kişilerin kahramanlaştırılması, Kürtlerin toplumdaki barış ve bir arada yaşama taleplerinin sürekli olarak baltalandığını gözler önüne sermektedir.
Mücadele Sürüyor ve Sürecek
Kürt halkının tarihsel ve güncel olarak maruz kaldığı tüm bu baskı ve ayrımcılıklar, Kürt mücadelesinin haklı gerekçelerini ortaya koyuyor. Bu mücadele, Kürt kimliğinin, kültürünün, dilinin ve varlığının inkarına ve baskı altına alınmasına karşı halkın kendini savunma hakkını temsil etmektedir. Geçmişten günümüze devam eden asimilasyon, kimlik inkarı, kültürel ve siyasi hakların engellenmesi, Kürt halkını meşru bir mücadeleye sürüklemiştir. Kayyum atamaları, tutuklamalar, askeri operasyonlar, nefret suçları ve provokatif tahrikler, bu mücadelenin haklı ve gerekli olduğuna dair birer kanıttır.
Kürt halkı, tarih boyunca baskıya karşı özgürlük ve eşitlik mücadelesi vermiştir ve günümüzde bu mücadele, Kürtlerin kimlik ve varlık mücadelesi olarak devam etmektedir.